Son Dakika Haberler

TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun “Stratcom Summit 2024″ün açılışında konuştu

TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun “Stratcom Summit 2024″ün açılışında konuştu
Okunma : 39 views Yorum Yap

TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Krizlerin çözümünde uzlaştırıcı ve istikrarlaştırıcı bir güç olarak Türkiye, dün olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel sorunların çözümünde güçlü bir müttefik, belirleyici bir aktör ve küresel sorunların çözümü noktasında gerçekten bir kutupbaşı olacaktır.” dedi.

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından Rixos Tersane İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi 2024’ün (Stratcom Summit 2024) açılışında yaptığı konuşmada, Stratcom’un stratejik iletişim alanında küresel çekim merkezine dönüştüğünü ve dünyadaki stratejik iletişimin duayenlerinin buluşma noktalarından biri haline geldiğini söyledi.

Forumun bu yılki temasının “İletişimde Yapay Zeka: Eğilimler, Tuzaklar ve Dönüşüm” olduğuna işaret eden Altun, yapay zekanın günümüzün iletişim eko-sisteminin yadsınamaz bir gerçeği olduğunu, forumda bunun üzerinde duracaklarını ve analiz edeceklerini kaydetti.

Yapay zeka teknolojilerine yapılan yatırımların günden güne arttığını belirten Altun, küresel teknoloji şirketleri, start-uplar, üniversiteler ve hükümetlerin yapay zeka çalışmalarına milyarlarca dolarlık fonlar ayırdığını kaydetti.

Yapay zeka yatırımlarının 200 milyar dolara yaklaştığını ve bu yatırımların günden güne arttığına dikkati çeken Altun, sağlıktan finansa, eğitimden e-ticarete, mal üretiminden askeri alanlara ve medya-iletişime kadar birçok sahada yapay zeka çalışmalarının hız kazandığını anlattı.

Altun, iletişim ve medya sektörüne bakıldığı zaman yapay zekanın büyük veri analizinde, kullanıcı deneyimlerinin ölçülmesinde ve içerik üretimi konularında yoğun olarak kullanılmaya başladığını kaydederek, şöyle devam etti:

“Bu sürecin içerisinde kullanıcılar da var. Kullanıcılar da giderek aktifleşiyor. Yapay zeka modelleri ve yapay zeka ajanları marifetiyle sürecin içerisinde kullanıcılar doğrudan rol almaya başladı. Yapay zeka tarafından üretilen sentetik içeriklerin internet üzerindeki varlığı da günden güne artıyor ve bu içeriklerle sentetik kimlikler, hatta sentetik medyalar, mecralar oluşturuluyor. Yapılan araştırmalar 2024 yılı itibarıyla dünya genelinde 500 milyondan fazla insanın, yapay zeka tabanlı uygulamaları aktif olarak kullandığını ortaya koyuyor. Yine 2024 yılı itibarıyla tüm dijital içeriklerin yaklaşık yüzde 15’inin yapay zeka tarafından üretildiğini görüyoruz, ki bu veri de son derece çarpıcı bir veri olarak karşımızda bulunuyor.”

Bugün, sadece iletişim ve bilişim alanında değil, hayatın her alanını muhasara altına alan bir yapay zeka teknolojisiyle ve bunun getirdiği dönüşümlerle karşı karşıya olduklarına işaret eden Altun, elbette ki her büyük dönüşüm ve yol ayrımının sancılı olduğunu kaydetti.

Altun, yapay zekayla birlikte tanıklık ettikleri sistem dönüşümlerinin bir yandan toplumsal alanda yeniden yapılandırmaları beraberinde getirdiğini, öte yandan derin bir huzursuzluk ve hatta kaosa yol açabildiğini, en azından huzursuzluk ve kaos duygusunu yükselttiğini dile getirdi.

Hiç kuşkusuz her teknolojik yenilik gibi yapay zekanın da bünyesinde fırsatları, meydan okumaları, riskleri, tehditleri barındırdığını belirten Altun, bu fırsatlardan insanlığın hayrına çıktılar üretmek ve riskleri de insanlık olarak yönetmek zorunda olduklarını kaydetti.

Altun, toplumsal süreçlerden bağımsız bir teknolojiden söz edilemeyeceğini, her yeni icadın, her bilimsel gelişmenin toplumsal gerçekliklerden neşet ettiğini dile getirdi.

Teknolojinin özne, insanın nesne olduğu bir anlayışın tarih ve toplum karşıtı bir teknolojik determinizm ürettiğine ve bunun sorunlu bir yaklaşım olduğuna işaret eden Altun, bu anlayışın iki formunun olduğunu, bunlardan birincisinin “teknofobi”, ikincisinin ise “teknofili” olduğunu söyledi.

Altun, her iki anlayışın da teknoloji-toplum, teknoloji-kültür ve teknoloji-insan ilişkilerini açıklamaktan uzak olduğunu belirterek, “teknofobi” ve “teknofili” anlayışları yerine insanlığın tarihsel birikimini, kültürel zenginliğini, toplumsal varoluşunu ve entelektüel müktesebatını merkeze koyarak, cesur ve fakat ihtiyatlı bir yaklaşımla yapay zeka teknolojilerini ele almaları gerektiğini ifade etti.

Bu sürecin ciddi meydan okumaları beraberinde getirdiğini belirten Altun, yapay zeka başta olmak üzere, iletişim teknolojilerinde meydana gelen baş döndürücü gelişmelerin sadece bilginin üretimini ve dolaşım hızını etkilemediğini, aynı zamanda sistematik dezenformasyonları ve mezenformasyon bombardımanını da derinleştirdiğini dile getirdi.

Altun, bütün insanlığı tehdit eden dezenformasyon yağmurunun, demokrasi krizlerine, bireysel özgürlüklerin kısıtlanmasına, toplumsal korku ikliminin yükselmesine, bilgi kirliliğine, siyasal, toplumsal kutuplaşmalara ve nefret söylemlerinin yükselmesine neden olduğunu söyledi.

Dahası dezenformasyonun bir hakikat krizini beraberinde getirdiğini belirten Altun, hakikat krizinin temelinde, yalanın sıradanlaşması ve hakikatin önemsizleşmesinin yer aldığını dile getirdi.

– “Daha etkili dezenformatif içerikler üretiliyor”

Bu krizin mevcut yapay zeka teknolojileriyle daha da derinleştiğini vurgulayan Altun, şunları kaydetti:

“Bugün artık, sadece tek tuşla anında sentetik olarak tanımlanan içerikler oluşturulabiliyor ve bu içerikler sosyal ağlar üzerinden hızla yayılıyor. Deepfake teknolojisi sayesinde, video ve ses kayıtları kolaylıkla gerçeğe yakın şekilde manipüle edilebiliyor, daha etkili dezenformatif içerikler üretiliyor. Yapay zeka eliyle üretilen yalan ve dezenformatif içerikler, ulusal düzlemde olduğu kadar uluslararası düzlemde de toplumlar arasındaki kutuplaşmayı derinleştiriyor, körüklüyor. Bunu fırsat bilen, tabiri caizse dijital nefret merkezleri, ırkçılık, yabancı karşıtlığı, İslam düşmanlığı, nefret söylemi gibi yıkıcı fikirlerle topluma yayıyor, bu fikirlerle toplumlar ifsat edilmeye çalışılıyor.”

Yapay zeka teknolojilerinin, mevcut haliyle, ne yazık ki haklının değil güçlünün çıkarlarına göre konumlandırıldığını dile getiren Altun, “Yapay zeka teknolojileri, sınıflar ve uluslararasındaki adaletsizliği, küresel adaletsizliği artırıyor. Oysa ki günümüzdeki bilişsel teknolojik ilerlemeler küçük bir grubun, imtiyazlı bir grup girişimcinin, yatırımcının zenginleşmesine yahut küresel sömürü ilişkilerinin kökleştirmesine hizmet etmemeli. Onun yerine insanların, toplumların, kültürlerin özgürleşmesine, kökleşmesine hizmet etmeli. Biz buna inanıyoruz ve diyoruz ki gelin hep birlikte bu platformlar vesilesiyle el birliğiyle çalışalım.” ifadelerini kullandı.

Altun, bugün dünyanın, bütün insanlığın çok ciddi krizlerle, meydan okumalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, “Savaşlardan düzensiz göçlere, küresel terörizmden soykırım girişimlerine, iklim değişikliğinden gıda krizlerine kadar son derece karmaşık sorunlar yumağıyla karşı karşıyayız. Şu da çok açık ki, bizim küresel sorunlar karşısında küresel işbirliklerine ihtiyacımız var. Biz, Türkiye olarak küresel sorunlar karşısında küresel işbirlikleri geliştirme arayışındayız, çabamız bu yönde. Bu çerçevede tüm müttefiklerimizle birlikte yeni İşbirliği alanları inşa etmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

– “Türkiye’nin dünya siyasetine nasıl etki ettiğini gözler önüne sermektedir”

Nitekim bu işbirliği anlayışıyla, bölgede ve dünyada cereyan eden kriz ve çatışmaların çözümünde hep barıştan ve adaletin tesisinden yana bir tavır takındıklarını kaydeden Altun, şöyle konuştu:

“İki gün önce Etiyopya ve Somali arasında imzalanan Ankara Antlaşması, ülkemizin bu yöndeki çalışmalarının, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın barış diplomasinin en son ve somut örneklerinden biri olduğu gibi aynı zamanda Türkiye’nin dünya siyasetine nasıl etki ettiğini, sadece Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Karadeniz jeopolitiğini değil, Afrika jeopolitiğini de etkileyen önemli bir küresel oyuncu olduğunu da gözler önüne sermektedir. Türkiye’nin uzlaştırıcı ve çözüm odaklı yaklaşımı, Afrika bölgesinde, bölgedeki istikrarın artmasına katkı sunmakta, aynı zamanda küresel düzeyde diplomatik etkinliğini ve güvenilirliğini de pekiştirmektedir. Bu çerçevede Türkiye yine, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, her iki tarafla yapıcı diyaloğunu sürdürdü, sürdürüyor ve onurlu bir barışın kaybedeni olmaz yaklaşımıyla, bu şiarla hareket ediyor, bölge, dünya barışına katkı sağlamaya gayret ediyor.”

Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öncülük ettiği Tahıl Anlaşması’nın milyonlarca insanı etkileyecek açlık tehdidinin bertaraf edilmesine vesile olduğunu ve Cumhurbaşkanı’nın bu anlaşmanın yeni formlarını hayata geçmesi için gayret sarf etmeye devam ettiğini belirterek, “Bir başka kriz… Bugün insanlığın kanayan yarası Gazze’de sürdürülen soykırımın son bulması için, insani yardımların yapılabilmesi, şartsız ve sürekli ateşkesin tesis edilebilmesi için yine Türkiye Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yoğun diplomatik çabalar sarf ediyor. İsrail’in savaş suçları sebebiyle uluslararası mahkemelerde yargılanması ve İsrailli yetkililer aleyhinde kararlar çıkartılması noktasında da, sunduğumuz delillerle sürece katkıda bulunuyoruz. Bu bağlamda İsrail’in Gazze’de, Filistin’de sebep olduğu zulümleri perdelemek için başvurduğu dezenformasyon yöntemlerini boşa çıkarmaya, İsrail yalanlarını ortaya sermeye yönelik yoğun çaba harcadık, harcamaya da devam ediyoruz.” şeklinde konuştu.

İletişim Başkanı Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yine son günlerde sıcak gelişmelere sahne olan Suriye’de Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle, 13 yıldır tarihin doğru tarafında durmuştur. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğiyle Suriye’de nasıl tarihin doğru tarafında durduğumuz bütün dünya tarafından açık ve net bir şekilde görülmüştür. Ülkemiz, milyonlarca Suriyeliye ev sahipliği yapmış, Suriye’de mazlumun yanında, zaliminse karşısında durmuştur. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türkiye olarak Suriye’nin ve Suriyeli kardeşlerimizin barış ve huzur içinde yaşaması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Şunu tekrar, güçlü bir şekilde vurgulamak istiyorum. Biz şuna inanıyoruz, Suriye Suriyelilerindir. Suriye üzerinde yapılacak siyasi, coğrafi ve etnik mühendislik girişimlerini dün kabul etmediğimiz gibi bugün de kabul etmiyoruz yarın da kabul etmeyeceğiz. 911 kilometre kara sınırımız, uzun yıllara sari kardeşlik ve komşuluk hukukumuz olan Suriye’de adaletin, barışın, huzur ve refahın yanında, emperyal girişimlerin, ülkemizin güvenliğini tehdit eden terör yapılarının net bir şekilde karşısında duracağız. İstikrarın yanında olacağız, terörün karşısında olacağız ve bu tavrımızı güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Krizlerin çözümünde uzlaştırıcı ve istikrarlaştırıcı bir güç olarak Türkiye, dün olduğu gibi bugün de bölgesel ve küresel sorunların çözümünde güçlü bir müttefik, belirleyici bir aktör ve küresel sorunların çözümü noktasında gerçekten bir kutup başı olacaktır.”

Türkiye’nin bunların yanında yapay zeka alanında da güçlü yatırımlar yaptığını ve bu alanda da iddialı bir aktör olarak öne çıktığını dile getiren Altun, “Türkiye, ürettiği Ulusal Yapay Zeka Stratejisi ile sürdürülebilir bir yapay zeka ekosistemiyle, küresel ölçekte değer üreten bir konuma gelme arayışı içerisindedir. Bu bağlamda ürettiğimiz ulusal yapay zeka stratejisi, yapay zeka uzmanları yetiştirmek ve bu alanda istihdamı artırmak, araştırma, girişimcilik ve yenilikçiliği desteklemek, kaliteli veriye ve teknik altyapıya erişim imkanlarını genişletmek, sosyoekonomik uyumu hızlandıracak düzenlemeleri hayata geçirmek, uluslararası düzeyde işbirliklerini güçlendirmek, yapısal ve iş gücü dönüşümünü hızlandırmak adına çok ciddi hedefler ortaya koymuştur ve bu hedefleri hayata geçirmek için yoğun bir çaba sarf etmektedir.” ifadelerini kullandı.

Altun, Ulusal Yapay Zeka Strateji Belgesi uygulama döneminin sonu olan 2025 yılında Türkiye olarak, yapay zeka alanının gayri safi yurt içi hasılaya katkısını yüzde 5’e yükseltmek, yerel ekosistemin geliştirdiği yapay zeka uygulamalarının kamu alımlarında önceliklendirilerek ticarileşmesine destek olmak, uluslararası kuruluşların güvenilir ve sorumlu yapay zeka ile sınır ötesi veri paylaşımı alanındaki düzenleme çalışmalarına ve standartlaşma süreçlerine aktif olarak katkı vermek ile uluslararası yapay zeka endekslerindeki sıralamalarda Türkiye’nin ilk 20 ülke arasında yer almasını sağlamak arzusunda olduklarını söyledi.

– “İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı, TRT ve Basın İlan Kurumu gibi kurumlarımızla dezenformasyonun değil, hakikatin hükümferma olması için çalışıyoruz”

Türkiye’nin yapay zeka konusunda belirlediği strateji ve vizyonun, bu teknolojilerin sadece ekonomik ve ticari boyutuna odaklanmamakta olduğuna işaret eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yapay zeka stratejimiz, yapay zeka kaynaklı yaşanan sosyoekonomik dönüşümde toplumun, kültürün ve insani değerlerin muhafazasını da temin etmeyi içermektedir. Biz bir taraftan Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde küresel adalet mücadelesi verirken, diğer taraftan küresel alanda bir hakikat mücadelesi veriyoruz ve bu hakikat mücadelesi içerisinde adalet çağrısı yapıyoruz. Nasıl ki daha adil bir dünya mümkün diyorsak, daha adil bir medya-iletişim ekosistemi de mümkündür diyoruz. Bunun için yapay zeka teknolojilerinin daha adil bir şekilde kullanılması çağrısında bulunuyoruz. Algoritmaların daha adil bir şekilde varlık göstermesi çağrısı yapıyoruz.”

Altun, Türkiye’nin her geçen gün önem kazanan jeopolitik konumunu da siber gücü artırarak geliştirme peşinde olduklarını ifade ederek “Bu süreçte en önemsediğimiz konulardan biri veri mahremiyetidir. Bu bağlamda yapay zeka modellerinin hırçın veri politikalarına karşı kendi bulut stratejimizi tesis etmeye çalışıyoruz. Bu kapsamda, dezenformasyonla mücadeleyi kurumsallaştırıyor, bunu bir politika alanı olarak belirliyoruz. Bu faaliyetlerimizle Türkiye olarak, İletişim Başkanlığı, Anadolu Ajansı, TRT ve Basın İlan Kurumu gibi kurumlarımızla yalanın ve dezenformasyonun değil, doğru bilginin ve hakikatin hükümferma olması için çalışıyoruz.” diye konuştu.

Fahrettin Altun, Türkiye olarak, tüm bu çalışmalarıyla hem ulusal hem de uluslararası düzlemde bir hakikat mücadelesi verdiklerini belirterek, şunları kaydetti:

“Hakikat demokrasimizin de siyasal tahayyülümüzün de hülasa müreffeh ve adil bir gelecek tasavvurumuzun da temelidir. Hakikate sadakat olmadan, hakikati iletişimin ve uluslararası sistemin merkezine koymadan bunların hiçbirini yapamayız. Türkiye olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın küresel adalet mücadelesinden aldığımız ilhamla, vicdan, adalet ve hakikati merkeze koyacağız ve bu yaklaşımda küresel bir stratejik iletişim anlayışının kurumsallaşması için elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz.”

Altun, forumun küresel hakikat ve adalet mücadelesine katkı sağlamasını, insanlık için barış ve huzur getirmesini dileyerek katılımcılara teşekkür etti.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)